8 Mart 2012 Perşembe

1930'larda facebook







Hiç facebook 20. yüzyılın ilk yarısında olsa idi nasıl olurdu düşündünüz mü? Düşünmediyseniz ve merak ediyorsanız yukarıdaki ince uzun resime tıklayarak görebilirsiniz. ;) Nazi almanyası ile Sovyetlerin bir zamanlar nasıl yakın ilişkiler kurduğunu sonra bunların nasıl bozulduğunu, güneşli bir günde Japonların neler yaptığını kendiniz görün. :D

Görüntülemekte sıkıntı çekenler şuraya tıklayabilirler.

6 Mart 2012 Salı

Bugünü hatırlayın, bedava indirin!



Bugün Pink Floyd'un efsane gitaristi David Gilmour'un çıkardığı On An Island albümünün 6. yıl dönümü kendisininde 66. yaş günü aynı zamanda. Doğum günü şerefine 7 Mart akşamı 11:59'a kadar ücretsiz albümü indirmek mümkün. Tabii saatin İngiltere saatine göre olduğunu da hatırlatmalıyım. Dileyenler şu adresten indirebilirler.

Albüm kayıtlarına Polonya'lı ünlü klasik/jazz müzisyeni Leszek Mozdzer pianoda iken Alasdair Malloy ise glass harmonica kullanmış.

Kendisi aynı zamanda dünyaca ünlü ateistlerden olan Gilmour'un On An Island albümü ateist duygularla yapılmış en iyi spiritüel albümü olduğu söyleniyor.

Mutlu yıllar David!

19 Ocak 2012 Perşembe

Dünyanın en seksi kataloğu



Victoria's Secret, iPad için güzel bir uygulama yayınlıyor. Uygulama içinde ürünleri görebilceğiniz gibi satında alabilirsiniz. Hatta satın almadan reklamlarınıda izleme şansınız var. Soğuk kış günlerinde içinizi ısıtmak için uygulamayı buradan indirebilirsiniz.

3 Ocak 2012 Salı

Otobüsü özleyenlere...



Geçen internette dolaşırken gördüm. Hobby ve McNally tarafından Strobist eğitimleri DVD haline getirilmiş. Eğitim için otobüsle 14.500 mil ve 29 şehir gezilmiş. 2 DVD halinde sunulan eğitimi bence kaçırmayın. Basılı DVD sürümünü Adorama'dan 100 dolara satın alabilirsiniz yada bu siteden yaklaşık 200TL karşılığında indirebilirsiniz. 5 saatlik video 1.5 GB büyüklüğünde.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Einstein Flaşları Ön İncelemesi




Einstein flaşlarıyla ilgili ön inceleme yazısı yazmak istiyordum bir süredir vakitsizlikten yeni yazabiliyorum.  :)  Öncelikle dediğim gibi ön inceleme yazısı olacak zira henüz flaşla ilgili aparatlarım daha gelmedi. Doğrudan tecrübelerimi ve bizzat çektiğim örnekleri daha sonraki inceleme yazımda yayınlayacağım. Şimdi gelelim flaşı teknik özelliklerini incelemeye...

Öncelikle flaş tek tip. Diğer firmalardaki gibi farklı güçlerde model yok. Tek bir model ve fiyat olduğundan tüketicinin seçmesi kolay oluyor haliyle. Bunu biraz Apple'ın senede sadece bir tane model çıkararak kafa yormamasına benzetiyorum. Tabiki firmanın ürettiği farklı güç, özellik ve fiyatta paraflaş ürünleri mevcut ancak içlerinden Einstein, en gelişmiş model oluyor. Fiyatı bana oldukça uygun gelsede yinede pahalı diyenler için firmanın yarı fiyatına çıkardığı AlienBees paraflaşlarına bakabilirsiniz. Firma ayrıca White Lightning ve Zeus isminde iki farklı ürün gamı daha mevcut. Firma her bütçeye hitap etmek adına farklı isimlerle ürünler sunuyor ancak ben yinede şiddetle Einstein ürününü tavsiye ediyorum.



Yukardaki grafikten de görüleceği üzere 2.5 Wattan 640 Watta kadar gücü değişebiliyor. 9 Stop gibi inanılmaz bir güç aralığı var ki Profoto ve Elinchrome gibi firmaların ürünlerinde çok önde. Stüdyo flaşlarında en çok sıkıntı çektiğim konulardan biri gücü yeterinde kısamamak olmuştur. Gücü en aza bile indirseniz hala çok fazla ışık geliyor ve haliyle f/5.6 gibi diyafram değerlerinde daha açık çalışmanız pek mümkün değil. Hele f/1.4 te falan çalışmayı unutun  ;D Daha önce paraflaşlarla çalışmamış olanlar için şöyle bir uyarıda bulunayım. Hangi stüdyo flaşıyla çalışırsanız çalışın 1/180 den daha yüksek shutter speedlere çıkmanız mümkün değil zira perde hareketinden dolayı ya fotonun bir kısmı yada tamamı karanlık çıkacaktır. (PWlerin tetikleyicileri yüksek hız vaadinde bulunuyor.) Konuyu daha sonda detaylı irdelerim. ISO zaten base isoda olduğunuda düşünürsek kamera üzerinden diyafram haricinde ışığı doğru pozlayabileceğiniz başka bir seçeneğiniz yok. 

İşte bu noktada Einstein flaşlar 2.5 Watt gibi oldukça düşük değerlere inebildiğinden stüdyo ortamında oldukça açık diyafram değerlerinde çekim yapabilmenize imkan veriyor. Tabi diyaframı sonuna kadar kısmak isteyenler içinde 640 Watt yeterli olacaktır.

Şimdi gelelim diğer grafiğe...



Tepede duran grafikte flaşın patlatma gücü ile dolum süreleri arasındaki ilişki grafiği mevcut. Full yani tam güçten sırayla gücü azalttıkça rakip firmaların ürünleri daha geç dolum süreleri ile kullanıcıyı sıkıntıda bırakabiliyor. Einstein flaşları bu konuda da rakiplerinin önünde olduğu açıkça görülüyor. Ayrıca Einstein flaşları saniyede 10 -12 kere patlama kabiliyetine sahip ki piyasadaki nerdeyse bütün flaşları solluyor. Sadece Profoto 8air ile Broncolor Scoro Power Pack ile benzer hızlara çıkılabilir ki maliyet açısından da çok ciddi fark var. Yine bu konuda da Einstein flaşlar önde.

Alttaki grafikte ise flaşın gücü ile verdiği Kelvin değerleri verilmiş. Yine rakip firmaların gücünü azalttıkçe verdiği kelvinlerde ciddi değişme mevcutken Einstein'nın sadece + - 50 Kelvin hata payı ile her zaman 5600K değerini yakaladığını görüyoruz. Gerçekten inanılmaz bir başarı.


Basit bir maliyet hesabı...

Paraflaş camiasında şuanki görüntü itibariyle Profoto ile Broncolor, Premium sınıfta iken Elinchrome ve Hensel gibi firmalar bir alt sınıfta gözüküyor. Tabi alt sınıf derken kötü bir anlam çıkmasın. Yine güzel flaşlar ancak Profoto ile Broncolor bir gömlek daha üstün duruyor ki fiyatlarına da yansımış durumda. Einsteinlar ise bu noktada Profoto ile Broncolor’a rakip pozisyonda özellik olarak. İşin güzel tarafı fiyatları ise oldukça makul ve küçük bir karşılaştırma yapalım. Fiyatlar BH’den…






Einsteinlar 500 dolar gibi oldukça uygun bir fiyata alınırken Broncolorlar 2200 dolar gibi bir fiyata sahip.

Şimdi gelelim hız mevzusuna. Einstein flaşların hızlarına ancak Profoto 8air ile Broncolor Scoro Power Pack ile ulaşmak mümkün.




Grafikte ilk dikkat çeken Einsteinların yüksek hızlara çıkması için fazladan güç paketlerine ihtiyaç duymaması. Sadece prize takmanız yeterli. Oysa diğer çözümlerde 12 bin doları aşan bir maliyet söz konusu.

Açıkçası işin aksesuar tarafında da Einstein’lar ciddi avantaja sahip. Bol aksesuar seçeneği ve son derece uygun fiyatlılar. Şayet paraflaş alma düşünceniz varsa şiddetle tavsiye ediyorum.



18 Kasım 2011 Cuma

Laney Cub12 Kafa + Kabin İncelemesi


Yazıya başlamadın bir iyi birde kötü haberim olacak. İyi haber az sonra okuyacağınız üzere gerçekten güzel bir amfi. Kötü haber ise aldığım tarihte Türkiye’deki  son Laney Cub12 Head+Cub Cab Speaker'ı ben almıştım Senkop’tan.  Aldığım tarihten bu yana başka geldi mi bilmiyorum.





Öncelikle şunu belirtmeliyim ki İngiliz amfileri hep favorim olmuştur. Marshall, Vox, Hiwatt ve Laney tabiki. Onun haricinde Led Zeppelin, Pink Floyd, Beatles, Queen, Deep Purple ve diğer İngiliz müzisyenler her zaman beni gönlümden vurmuştur. :D Hani “British Rock” derler ya benimki de o hadise. Kendisi İngiliz olmasa da Fender’in amfi ve gitarları da ayrıca hoşuma gidiyor tabi.

Yukardaki örneklerde de anlaşılacağı gibi 60lar ve 70ler belki birazda 80lerin soundlarını seviyorum. Seçeceğim amfinin Vintage bir soundu olması lazımdı. Günümüzde popüler olan Trash Metal ve benzeri gibi müziklerle hayatta işim olmaz. Kusarcasına bağırarak kafa patlatmak bana göre değil kesinlikle. Onun haricinde fazlaca elektronik içeren ve içinde ritim haricinde bir şey barındırmayan saçma salak müzik diyemediğim şeylerde bana göre değil.

Benim için doğru amfiyi bulmak adına bolca deneme yaptım haliyle. Size tavsiyem eğer ki amfi gibi kulağınıza güvenerek yapmanız gereken bir tercih olursa bunu aynı yere farklı zamanlarda giderek tekrarlanması yönünde. Akşam ile sabah gitmek arasında kesinlikle duyum farkı oluyor. Yine o günkü ruh halinize ya da yorgun olup olmamanıza göre duyumunuz değişiyor. Bende bu durumu göz alarak 4-5 sefer aynı yere aynı amfileri denemek için gittim haliyle. :D Belki insanlara bıkkınlık verebileceğinizi düşünebilirsiniz ancak dediğim gibi emin olmak adına yapılması gereken bir şey bence.

Başlangıçta 5 Watt gibi küçük bir amfi alıp her yere taşımak gibi bir düşüncem vardı. Tabi sabit durması içinde şöyle büyüğünden bir amfi olan Fender Hot Rod gibi bir amfi geçiyordu kafamda. Türkiye şartlarında özellikle lambalı amfi çeşitleri ne yazık ki çok fazla değil. Olanlar da yurtdışı fiyatının oldukça üzerinde haliyle. Durum böyle olunca üreticilerde çok fazla adetli getirmiyorlar.

Neyse bende artık bahtıma ne çıkar hesabı sırayla amfileri denemeye başladım. Hem transistörlü hem de lambalı modelleri denedim ki aradaki farkları görüp doğru karar vermek adına. Hani belki iyi bir transistörlü amfi lambalıdan sonuç verebilir ihtimali vardı ancak aynı ortamda karşılaştırdıktan sora böyle bir ihtimali ortandan kaldırdım. :D Amfileri denerken Laney özellikle ilgimi çekti. O zaman sadece Cub8 modeli vardı dükkanda.  Normalinde deneme yaptığım Telecaster gitarda topraklama sıkıntısı vardı. Telden elinizi çektiğinizde ötmeye başlıyordu. Denediğim her amfide öterken sadece Laney Cub8de ötmemişti. İlk başta heralde dükkanın elektrik hattı demiştim. Sonra bir şey daha fark ettim ki Laneyde gaine yüklenince dip gürültü ve noise kontrollü bir şekilde artarken diğer amfilerde dramatik şekilde artıyordu. O zaman için yine elektrik hattından dolayıdır heralde demiştim ancak aynı elektrik hattına bağlı olsa bile diğer amfiler yine Laneyde bir farklılık oluşuyor. Sebebini tam olarak bende bilemiyorum açıkçası ancak bence iyi bir şey. J
Sonra ilerleyen zamanlarda Cub10 modeli geldi ve onu daha çok sevdim Cub8e göre. İstediğim sıcacık tonları daha iyi veriyordu. Sonrada gözüm Cub12 modeline kaydı. :D

İlk başta Laney, sadece Cub8 (5 Watt) ile Cub10 (10 Watt) modellerini piyasaya sürmüştü. Bence güzel modellerdi ancak eleştirilerde almıyor değildi. Cub8 modelinde sadece Volume ve Tone ayarları ve 8 inchlik speaker mevcut. EQ ve Reverb gibi seçenekler ne yazık ki konmamış. Cub10 da ise fazladan Gain ve 10 inchlik speaker mevcut. Yine EQ, Reverb hatta FX Loop mevcut değil. ( Dikkat edilirse model isimleri speakerın ebadından geliyor ) İşte Laney’de eleştirilerden sonra hepsini barındıracak 12 inchlik speakera sahip Cub12 modelini sürüyor. 3 farklı Cub12 modeli var. İkisi combo diğeri ise kafa+kabin şeklinde. Combolar ise Cub12 ve Cub12R modelleri. Tahmin edilebileceği üzere “R” eki olan modelde Reverb mevcut iken diğerinde bulunmuyor. Onun haricinde her üç modelde de EQ ayarı ve FX Loop mevcut. Ayrıca yine bu modeller 15 Watt gücünde. Şayet gücü ev için fazla gelirse bütün Cub modellerinde 1 Watta düşüren “LO” girişide mevcut. Unutmayın Cub serisi full lambalı amfilerden oluşuyor ve aslında 1 Watt bile komşuları rahatsız edebilecek düzeyde. Asla lambanın gücünü hafife almayın!

Neyse sonra Gürkan abi ile Stoklara bakarken gördük ki sadece Cub12 Head ile Speakerından 1 adet kalmış! Hemen kaptım bende sonuncuyu haliyle. :D

Kargonun geldiği sabah beni aradı ve haber verdi. “Batuhan, amfin geldi, lambalarını açıp ısıtıyorum” dedi bende haliyle koşarak ( daha doğrusu gaza basarak :D ) yanına gittim.


Giderken yanıma birkaç pedal almayı da ihmal etmedim. :D Vitrinden Amerikan Stratı  aldık ve çaldık başlamaya. 



Clean tonları kadife gibi aynı Fender misali. Amfiye yüklenip lambaları kırınca aynı o istediğim “British Rock” soundları çıkıyor.  Karakter olarak Marshall ile Hiwatt arasında. Bende akabinde bir “Smoke on the Water” çalayım dedim. :D Amfiyi hiçbir pedal kullanmadan da çok güzel tonlar alarak kullanmak mümkün. Tam Vintage tonları ve oldukça Warm olan soundu insanı etkiliyor. Tabi ben bolca efek sever bir insan olarak evde sıra sıra pedallarımı bağlıyorum o ayrı. :D

Şimdi gelelim yakından incelemesine;


Alt modellerde bulunmayan Reverb bu en üst model de mevcut. Tone, Volume ve EQ ayarlarıda akabinde geliyor. 


Cub serisinin en sevdiğim yanı tüm modellerde  1 Wattlık girişin mevcut olması. Bu arada 1 Wattlık giriş normal girişe göre bir parça Fuzz karakterli. Big Muff gibi sevdiğim pedallarında Fuzz karakteri olduğu düşünülürse  benim için kesinlikle kötü değil. Her iki girişinde ayrı tadı var. İkisinide beğeniyorum.


Sahip olduğum Kafa+Kabin modelinin en önemli farklılığı kuşkusuz 2 adet Speaker bulunması. Celestion G12E-50 tercih edilmiş ki kötü bir tercih değil ancak ilerde farklı marka ve modellerde denemeyi planlıyorum. 


Lambalar Ruby kullanılmış. Bittiklerinde JJ yada o zaman artık gönlümden ne eserse farklı lambalar denemeyi düşünüyorum. Farklı tatlar denemek iyidir.

Sonuç:
Benim gibi Vintage soundlarını seviyorsanız tam biçilmiş kaptan. 15 Wattlık bir full lambalı bir amfiyi ise kesinlikle hafife almayın. Bütün mahallenin bile dikkatini çekebilirsiniz! Bu tip bir sıkıntıda 1 Wattlık giriş i imdadınıza yetişecektir. Alternatifler içersinde Fenderin Blues Junior olsada yinede Laney benim açımdan daha mantıklı duruyordu. Zira Laneyde 15 Watt ve 1 Watt olmak üzere iki giriş bulunurken Fenderde tek giriş mevcut. Yine Laneyde Fx Loop varken Fenderde bulunmuyor. Son olarakta Laney speaker bağlamak için 8 Ohm ve 16 Ohm seçeneklerini sunarken Fenderde sadece 8 Ohm bulunmakta. Blues Junior alan kötümü eder denirse hayır güzel bir amfi ancak yinede bana göre eksiklerinin olduğu h alde fiyatının daha yüksek olduğu da aşikar. Laneyin Cub serisini şiddetle önerip, 5 yıldızla “OBA – Vintage Sound” ödülünü kazanıyor.





15 Temmuz 2010 Perşembe

David Gilmour & Roger Waters barıştı!



David Gilmour ve Roger Waters arasındaki anlaşmazlık sonunda bitmiş! İkili 11 Temmuz 2010 gecesi 200 kişilik özel bir yardım konserine çıkmışlar. 365 bin pound luk gelir elde edilen konser özellikle basına duyurulmamış. Hatta canlı performanslarına ilişkin videonun olmaması ise üzücü.

Neyseki Gilmour'un eşi Polly Samson fotoğraf çekmeyi ihmal etmemiş tabiki ;D Kendisini High Hopes gibi güzel bir parçanın sözlerini yazdığı için seviyordum şimdi daha bir sevdim ;D ;D ;D



Konser öncesi tek bir prova yapılmış. Konserde çalınan parçalar to Know Him is to Love Him, Wish You Were Here ve Comfortably Numb iken sonradan seyircilerden Arpad Busson isimli şahsın eğer Another Brick in The Wall Part 2 yi çalarsanız 50 bin pound bağışlarım demesi üzerine toplamda 4 parça çalmışlar.




Ve asıl bombaya geliyorum. Roger Waters ilk başta to Know Him is to Love Him parçasını söylemek istememiş. David ise söylemesi durumunda Waters'ın 2010-2011 The Wall turnesine gelip Comfortably Numb'u çalacakmış. Tabi hangi konsere çıkacağını sonradan söyliyecekmiş. Doğrusu ikiliyi Live 8 konserinde dahi böyle heyecanlı görmemiştim. Eskisinden çok daha umutluyum şimdi. Tabi o zaman şu soru akla geliyor, bunca sene barışmak için niye beklediniz!




Şimdiden hazılık yapmak lazım. Nikonun yeni 70-200 ü ile D3s iyi gider konser için :D Birde sağlam bir cam lazım. Acaba Scarlett çıkarmı o zamana kadar? Off off şimdiden heyecanlandım bile nasıl beklicem bilemiyorum ;D 8) 8) 8) 8)